DÜLGER BALIĞININ ÖLÜMÜ - SAİT FAİK ABASIYANIK
DÜLGER BALIĞININ ÖLÜMÜ Hepsinin gözleri güzeldir. Hepsinin canlıyken pulları kadın elbiselerine, kadın kulaklarına, kadın göğüslerine takılmaya değer. Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler,...
View ArticleDONDURMALI SİNEMA - OKTAY AKBAL
DONDURMALI SİNEMA Hikâyemin, bugünün insanlarına bir masal gibi geleceğini biliyorum. Ama ben bu masalın içinde yaşadım. Hiç de uzak olmayan o barış günlerinin serüvenleri, sisli, karışık anılar arası...
View ArticleDOKUNMAYIN GÜVERCİNLERİME - ERDAL ÖZ
DOKUNMAYIN GÜVERCİNLERİME Soluk soluğaydı. Kulağını demir kapıya yanaştırdı, dinledi. Hiç bir kıpırtı yoktu dışarıda. Ter içinde kalmıştı. Nicedir avuçlarında sıktığı yuvarlanmış kâğıt parçacığının...
View ArticleDİYET - ÖMER SEYFETTİN
DİYET Dar kapısından başka aydınlık girecek hiçbir yeri olmayan dükkânında tek başına, gece gündüz kıvılcımlar saçarak çalışan Koca Ali, tıpkı kafese konmuş terbiyeli bir arslanı andırıyordu. Uzun...
View ArticleDİŞÇİ - REFİK HALİD KARAY
DİŞÇİ Ceylân avı dönüşü, üç devletin hudut kavşağında, bir çiftlik binasındaydık. Ocaklı odada sofra kurulmuş, içiyorduk. Ev sahibi eski çetecilerdendi. Misafirler arasında, bizden başka jandarma...
View ArticleÇİRKİNLİĞİN ESRARI - ÖMER SEYFETTİN
ÇİRKİNLİĞİN ESRARI Bilmiyorlar da sevmediklerini, Ediyorlar büyük büyük yemini; Bana gösterme, sen de nefretini, Ne şifalar veren yalanlar var! Genç kızlarla bir odada yalnız kalmak ne...
View ArticleÇAVUŞ EMMİ - RECEP ŞÜKRÜ GÜNGÖR
ÇAVUŞ EMMİ Caminin avlusunda maltanın üzerine oturduk, Cuma Amca anlattı. Anlattıkça geriye gitti. Geriye gittikçe içindekileri döktü. İçindekileri döktükçe rahatladı.
View ArticleÇAKMAK - ÖMER SEYFETTİN
ÇAKMAK — Ulan İboş, sen be?!.. — Vay Mıstık sen ha?... — Ben ya... İki hemşeri hemen kucaklaştılar. Makedonya'dan çıktıkları günden beri görüşmemişlerdi. Şimdi bu ücra Anadolu kasabacığının...
View ArticleBÜYÜCÜ - ÖMER SEYFETTİN
BÜYÜCÜ Büyük Selahaddin, kendisinden aman dileyen Kudüs'ü aldıktan sonra hiç durmamıştı. Şam'da "Biraz dinlenelim!" istirhamında bulunan askerine, — Ömür kısadır. Ecelden emin değiliz! cevabını verdi....
View ArticleBOMBA - ÖMER SEYFETTİN
BOMBA Duvarları ve tavanı uzun bir kışın isleriyle kararmış bu yer odasında mahpus gibi duran bodur ve çirkin ocak, içindeki odunları sanki hiddetle yakıyor, bir an evvel yutmaya çalışıyordu. Hızla...
View ArticleBİR TEMİZ HAVLU UĞRUNA - ÖMER SEYFETTİN
BİR TEMİZ HAVLU UĞRUNA "Balık istifi” denilen o kımıldanmaz, o nefes almaz kalabalıkla taşacakmış gibi dolu olan Şirket vapurunun kenarında, kaptan kulesinin altındaki dört ince, beyaz demir direğin...
View ArticleBİR KAYIŞIN TESİRİ - ÖMER SEYFETTİN
BİR KAYIŞIN TESİRİ Bir zabit arkadaşımla oturuyorduk. Yanımızdaki masada iri, palabıyıklı, kocaman kalpaklı bir babayiğit, çetin bir Çerkes şivesiyle karşısında sıralanmış irili ufaklı kalpaklılara...
View ArticleBİR HATIRA - ÖMER SEYFETTİN
BİR HATIRA "Le grade dégrade.." Ah gençlik!.. Tıpkı ezeli bir baharın ilk çiçekli günlerine benzer. Yeşil kırlar, kelebek dolu bahçeler, güzel kokular içinde serçelerin şen efsanelerini doymadan...
View ArticleBİNECEK ŞEY - ÖMER SEYFETTİN
BİNECEK ŞEY Derviş Hasan birdenbire durdu. Kirli, yırtık yenleriyle alnının terlerini sildi. Sıcak bir haziran güneşi dünyayı sebepsiz bir belâ gibi kasıp kavuruyordu. Sabahtan beri işte dört saattir...
View ArticleBILDIRCIN - IVAN TURGENYEV
BILDIRCIN Şimdi size anlatacağım olay başımdan geçtiği zaman on yaşında kadar vardım. Olay yazın geçmişti. O zaman Rusya'nın güneyinde bir çiftlikte oturuyorduk. Çiftliğin çevresinde birkaç fersah...
View ArticleBEYAZ LÂLE (TAM METİN) - ÖMER SEYFETTİN
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu1 iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları...
View ArticleBENİM BABAM - RECEP ŞÜKRÜ GÜNGÖR
BENİM BABAM Ardıç kokuludur babam. Tezek kokuludur. Onurludur. Kıt kanaat geçinir, geçindirir; ama asla el açmaz. İhtiyacını belli etmez. Her eksiği giderilmiş gibi davranır. Neden böyledir babam?...
View ArticleBAŞINI VERMEYEN ŞEHİT - ÖMER SEYFETTİN
BAŞINI VERMEYEN ŞEHİT Yarın arifeydi. Öbür günkü bayram için hazırlanan beyaz kurbanlar, küçük Grigal palankasının etrafında otluyorlardı. Karşıda… Yarım mil ötede Toygun Paşa’nın son kuşatmasından...
View ArticleBALKON - ÖMER SEYFETTİN
BALKON Muhsin Bey sofradan kalkınca, büyük ceviz büfeye dayanmış, kendilerini gülümseyerek dinleyen hizmetçiye: — Eleni, nargilemi kameriyeye getir, kahveden evvel... Haydi çabuk, dedi. Sonra...
View ArticleBAHİS - ANTON ÇEHOV
BAHİS Karanlık bir sonbahar gecesiydi. Yaşlı banker, çalışma odasında bir ileri, bir geri yürüyor, on beş sene önce yine bir sonbahar akşamı verdiği bir partiyi hatırlıyordu. Partide pek çok...
View Article